Hamza Çelenk


Bahar Geldi ve Üzerimize Ölü Toprağı Serpti

Bahar geldi. Üzerimize ölü toprağı serpiştirdi. Kendisi bezendi, süslendi, bayramları barındırdı içinde. Etrafı bir hoş etti.


Gül hazin, sümbül perişan, bağzarın şevki yok

Derd-nak olmuş hezar-ı nağmekârın şevki yok

Başka bir hâletle çağlar cuybarın şevki yok

Ah edip inler nesim-i bî kararın şevki yok

Geldi amma neyleyim sensiz baharın şevki yok

Recaizade Mahmut Ekrem

 

Bahar geldi. Üzerimize ölü toprağı serpiştirdi. Kendisi bezendi, süslendi, bayramları barındırdı içinde. Etrafı bir hoş etti. 

Her nevi çiçek açtı. 

Kırlar, bayırlar şenlendi. 

Öttüler nağmeli nağmeli kuşlar. 

Bir hoş oldu melemeleri kuzuların. 

Her canlıyı hayatın yolunda tuttu. 

Bizi firakın kucağına itti.

 

Kendisi beslendi, umudu sahiplendi; bir diğer adım umuttur dedi. Umutla bekledi gemi yolcuyu. 

Umuda yazıldı limanda sevgili. 

Bize hasretin yollarını gösterdi.

 

Barışıktı divanın tüm bahar şairleri ile. 

Bir Baki dedi ve ekledi ardında Fuzuli’yi. 

Nabi’ye göz kırptı Nedim-i Şeyda ile raks etti Sadabatta. 

Onlara şiirin en güzel ritmi; bize ölümün senfonisi düştü.

 

Şairler oturdu. kimi gülü övdü, kimi bülbülü. 

Kiminin hoş olmuştu gönlü. 

İçinde sefa olan tüm kelimeleri çaldılar. 

Kara kalemle çizdiler,

Arındırdılar kendilerince metinleri. 

Günahkâr kelimelere sevap, 

Dergâhtaki miskinlere günah yüklediler. 

Bize yığınlarca ah-u figan kaldı…

 

Çiftçiler mevsimlerine koştular. Kimi ayırdı ayrık otlarını boy veren ekinden. Kiminin ellerindeki karasabanın destesi  toprağı yardı; üzerimizde derin çizikler kaldı. 

 

Her yüksekçe dalı bir kanarya, her höyüğü allı pullu başka başka kuşlar parselledi.

Baykuş bile bir hoş öttü onunla. 

Kumrular gülnareler arasında birkaç çar çöple yuvaya durdu. Bize bozkırlarda bir çalının gölgesi düştü.

 

Her şehre ait bir güzellik bıraktı bahar. Şenliklerle coşa geldi şehirler. Bahar bayramlarında eski ve yenibaharlara ait şarkılar dillendirildi.  Her bir dilde başka ahenge büründü şarkılar. 

Bize her şehirde bir sevda eskitti. 

Eskitmekle kalmadı, ayrılık deyip sevdamızı bize öldürttü. 

 

Yol bekledi sevgiliyi sürgün edenler. 

Onu, ihaneti reva görenler. 

Bizlere onların yassı kaldı.

 

Kelimeler bir sürü doğruyu üst üste koydu. Bize hecelerin anlamsızlığı kaldı. 

 

“Yüreğin derdi derindir, düşme bu derde” dedi. 

Bugüne dek bu derde düşenlerin tümünün ızdırabını bize saldı.

 

Güneş yeni yeni buz tutan zemini çatlattı. 

Sarkıtlardan indi zemine ve fışkırdı hayata sular.  

Yüreğimizdeki çatlaklardan kanımızı aldı.

 

“Ben yaşatacağım sizi ebrular, erguvanlar, menekşeler, laleler” dedi. Bizi toprağın soğuk yüzüne sardı.